Irene GQ Korea Mayıs 2016 Röportajı
Yazın başı, Irene
Onun adı Irene. Aynı zamanda Red
Velvet’ten Irene o. Tabii ki ona Joohyun diyenlerde var. 1991 yılının Nisan
ayında doğdu. (Dergi hata yapıyor, Irene Mart ayında doğdu.) Yazın başı gibi
bir günde doğdu.
Çekim sırasında hava tamamen değişti.
-Evet, duydum. Dışarıda yağmur yağdığını söylediler.
Bunun
hakkında pek hevesli görünmüyorsun. Aklından neler geçiyor?
-İlk
defa tek başıma röportaj verdiğimi düşünüyorum.
Ah,
demek ilk defa tek başına röportaj veriyorsun.
Resmen
kalbim tekledi. Basitçe, kalbimi attıran bir olay. Hatta dün gece gözümü bile
kırpmadım.
Sanırım
nasıl hissettiğini anlıyorum… Ya da anlamıyorum.
-Bunu
kendi başıma yapıyorum… Yalnız… (gözyaşları gözünü doldurur.)
Konuşurken tetikte olma… Sadece rahatla.
-Eskiden ne zaman bir şeyi kendim yapsam hep rahatsız hissederdim. Zaman
geçtikçe, kendimi ifade etmenin ne demek olduğunu düşündüm. Bu fotoğraf
çekiminde kendimi nasıl ifade edeceğimi düşündüm. Ama yalnız olduğumu veya
üyeler burada yanımda olmadığı için rahatsız olduğumu düşünmedim. (Röportajı
bir süreliğine durdurmak zorunda kaldık. Yağmurlu bir Pazar akşamı. Önümde gözyaşlarını
tutmaya çalışan bir bayan vardı.
Çocukken nasıl bir çocuktun?
Çocukken hayalim spiker olmaktı. 5. Sınıfa giderken kendi sınıfının
spikerliğini yapan bir unni tanıyordum. Onun çok havalı olduğunu düşündüm. Bu
yüzden o unniye “Oh, bende yapmak istiyorum.” Dedim. O da bana bir sınava
girmem gerektiğini söyledi. Bir yazılı sınav ve bir de pratik sınavı vardı.
Yazılı sınavda başkanların seçim günlerini soran bir genel kültür sorusu vardı
ama ben geçtim. Bir yıl boyunca spikerlik yaptım.
‘Yapmak
istiyorum’ ve ‘Şu an bunu yapıyorum’ arasındaki basamakları çok çabuk yapan
insanlar var.
Ah, bu doğru. Yapmak istediğim bir şey vardı ve gidip
yaptım. Nasıl makyaj yapıldığını öğrenmek istiyordum ve gidip öğrendim. Hostes
olmak istiyordum bu yüzden onun için de gidip bir akademiye kayıt oldum.
Red Velvet dünyayla tanışalı neredeyse
iki yıl olacak, insanların gözü sürekli üzerinde olduğundan eminim ki bu süreç
diğerlerinden daha farklı olmuştur.
Sanırım insanlar beni onlara nasıl bir etki bıraktığıma
göre yargılıyorlar… (Yeniden konuşmasına ara verdi.) Ama bu tarz şeylere
üzülemem. Göstermemeye çalışıyorum. Onların beni tanımasını istemiyorum.
Doğrusunu söylemek gerekirse çok etkileniyorum. Ama hep kendime kendimi sevmem
gerektiğini, yalnız olmamam gerektiğini ve güçlü olmam gerektiğini
hatırlatıyorum. (Röportaj uzun bir süreliğine durdu. Görüşmeyi yapan
arkadaşımız Irene nefeslenebilsin diye kendi kendine konuşmaya başladı.)
İlk başta senin yüzünü diğerlerinden
ayıramadım. Ama bir noktadan sonra yüzünden geçen bir gölgeyi gördüğümü
söyleyebilirim sanırım. Tıpkı ışık olduğunda gölgenin olması gibi. Sadece
dürüstçe konuşuyorum, nasıl bir insan sadece bir konsept gibi yaşayabilir?
Sahnedeyken herkesten daha heyecanlı gibi görünebilirsin ama sahneye gitmeden
hemen önce ve sahneden inerken sadece kendine ait zamana ve mekana ihtiyacı
olan biri gibi göründün.
Evet.
Kendinden memnun musun?
Ben kendim hakkında ve hissettiklerim hakkında sık sık yazan bir tipim.
Geçmişte hep günlük yazardım, artık kısa notlar yazıyorum.
Ajandandaki
planları değiştirmek için notlar yazıyordun demek. Şimdi bunun neden bu kadar
farklılık yarattığı belli oldu. Klavyenin tuşlarına basmakla kalem tutmak
arasındaki farkı biliyorsun, değil mi?
Evet,
kesinlikle. Evden dışarıya çok çıkmıyorum. Çıksam bile gittiğim yer genellikle
evimizin karşısındaki kafe oluyor. Oraya gittiğim zaman kalem kutumu ve
defterimi de yanıma alıyorum. Orası sessiz bir yer olduğundan eve dönmeden önce
birkaç saat boyunca bir şeyler karalıyorum.
Sevdiğin bir kalem ya da kâğıt türü var
mı?
Bunu daha önce de düşündüm. ‘Ben şu kalemi, şu kâğıdı seviyorum.’ diyen
insanlardan değilim. Neden kendime ait bir şeyim yok?
Sonunda düşüncelerin nelerdi?
Tüm kalemler farklı. Hepsinin farklı şekilleri, renkleri var ve verdikleri
hisler farklı. Her kalemi farklı özelliğinden dolayı sevebilirsin. Bence bir
kalemi sevmek doğru değil.
Birdenbire aklıma şöyle bir soru geldi: Nasıl şarkıcı oldun?
Lisenin birinci yılındayken bir arkadaşım onunla seçmelere gelmemi istedi,
bende gittim ama geçemedim. İşte o zaman anladım, ben bunu gerçekten yapmak
istiyordum. Geçemediğimde bu kadar ağlayacağımı hiç düşünmemiştim.
O zamandan sonra ki, bu dik başlılığın ile şuan ki kişiliğin
oluştuğunu ve çıktığını görebiliriz.
Bu doğru. Ama bir gün telefon çaldı ve benimle
bir sözleşme yapmak istediklerini söylediler. Doulbbokkie yemeye giderken
aradılar, daha sonra gece toplantıları oldu ve şu an buradayım.
Merhaba, merhaba (güler)
O yeri ve oradaki havayı
çok iyi hatırlıyorum, şu an sanki orda gibiyim, çok önemli benim için o halim,
zaman geçiyor ve ben büyüyorum, sevdiğim şarkıları unutmak istemiyorum.
Peki ya yüzün? Yüzünün güzel olduğunu biliyor musun?
Yüzüm? Aynaya sık sık bakmıyorum.
Gerçekten
mi?
Dişlerimi fırçalarken, sadece ağzıma bakıyorum, dişlerimi fırçalarken,
ağzımı durularken, bunları yaparken, sadece birazcık ağzımı durularken
bakıyorum. Böyle yanaklarımda
ve yüzümde sivilceler oluyor ama neden bilmiyorum bakamıyorum.
Birisi "abla orada bir
şey var" diyince anlıyorum. Kuaförlerde, saçınızı kurulayalım mı? diye
sorarlarsa o zamanlar sadece saçıma bakıyorum. Başka şeyleri dikkate
alamıyorum.
Nasıl göründüğün hakkında bir fikrin var
mı?
Biraz
ağırbaşlı göründüğümü düşünüyorum.
Bence senin diğer insanlar
fark etmeden yüzünden silen birisin.
Öyle mi?
Sen fark etmeden kendini
değiştiren bir yüzün var diyebiliriz sanırım. Kolay yakalanan bir şey değil.
Dürüst olmak gerekirse, takım olarak Red Velvet’te bile belirsiz bir his
var. Her ay tanınmak için şarkı çıkarmak
yerine tam hit şarkı çıkarıp tanınmayı sağlıyor bu bir suç değil Bu şekilde
size sürekli ilgi artıyor. Bence oyunculuk içinde güzel bir yüzün var.
Oyunculuğu denedim.(Güler.)
Neden gülüyorsun?
Önemli bir şey değil (gülüyor). Web drama çekimleri çok
hoşuma gidiyor Senaryoyu gördüğüm zaman
yönetmenin anlatış ifadeleri ve açıklamaya çalışmaları hoşuma gidiyor.
Sesin
nasıl?
Sesim kısık ve ağır.
Mırıldanmayıp açıkça
konuştuğun için sinir bozucu değil. İyi bir dinleyicisin değil mi?
Çevremdeki insanlar "seni dinlerken, oluşan yüz
ifadeni seviyorum." diyorlar ama
doğrusu ne demek istiyorlar bilmiyorum.
Kaç yaşında olduğunu kafana takıyor musun? Şimdi mi? (çok uzun bir süredir öyle olmadığını söyledi) yaşımı
taktığımı sanmıyorum.
İlginç. Yanında duracak olan takım
elbiseli beyefendinin senden yaşça büyük olabilir diye düşünüyorum.
Sıcak bakışları olan biri olabilir sanırım. Bakışları ya da
hareketleri sıcak olan biri.
Sadece sana iyi davranan biri yerine farklı
biri gibi bir şeyler düşünüyorsun.
Bu doğru. Benim için sandalyeyi çeken ve bana her ne olursa
olsun içimi doldurarak bakan biri.
Bu kişi büyük bir ağaç gibi galiba
.
Haklısın. Nasıl ifade edeceğimi hiç bilmiyorum, bu şey bir 'big dog' [büyük köpek] (gülüyor) gibi
birisi de olabilir ve ben gerçekten ağaçların fotoğraflarını çekmeyi seviyorum
bu arada.
Ne tür resimler var cep
telefonunda ?
(Hemen fotoğraf
albümü gösteriyor) Gökyüzü ve ağaçlar,
gökyüzüne çok sık bakıyorum. Benim stajyerliğim bir hayli uzun sürdü gerçekten ,
ama bunu söylerken sanki ilk günümmüş gibi söyleyebiliyorum.Oysaki hayat
hikayemi paylaşıyorum.
Bu yüzden
görüşmeler yapıyoruz.
Pratiği bitirdikten sonra, 3-4 saat salıncağa bindim.
Sonra gökyüzüne baktım, yıldızlar çok güzel görünüyordu. Bundan sonra, sık sık
gökyüzüne bakmaya başladım. Gökyüzüne bakıyorum, bunun için bilerek vakit
ayırıyorum.
Favori mevsimin
var mı?
Kiraz çiçekleri açtığında.
Doğum
günün Nisan’ da değil mi? (Irene ’nin doğum günü aslında 29 Mart.)
Evet. Gyeongju Bomun gölünün yakınında, çok fazla kiraz çiçeği ağaçları var.
Ailemle hep oraya gittim ve bisiklet sürdüm. Bugün çok yağmur yağıyor derler
ama benim için hâlâ bahardır. Hâlâ bahar gibi hissettiriyor.
-Yakında
yaz gelecek.
Kar
yağmasını da seviyorum. Daegu da yaşarken, çok fazla kar görmedim. Stajyer
olduktan sonra Seul’a geldim, burada gerçekten çok fazla kar yağışı var.
(aklıma geldi, dokunulmamış sandviçler masanın üzerinde duruyordu.)
Acıktığını
söyledin.
Şimdilik iyiyim.
Irene
ne olmak istiyor?
Bunun hakkında her zaman düşünürüm. Kararlı insan olmak. Kararlı olsaydım…
Not: Çeviriyi aldığımız kaynak bu röportajın çevrilmesinin zor olduğunu belirtti. Çünkü sorular ve Irene'in verdiği cevapları garipsemiş. Hatamız varsa affedin.
Cr:oven1804
Çeviri: chimah, Büşra, Sena
Çeviri Red Velvet Turkey'e aittir. Lütfen (ç)almayınız.